Ayşe Özdemir x ayse.ozdemir@milliyet.com.tr -İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Rahmi Asal’la Haydarpaşa kazı alanında bir araya geldik. Burada hem Haydarpaşa kazılarını hem İstanbul’daki arkeolojik çalışmaları konuştuğumuz Asal, bulunduğumuz bölgenin “Antik Kalkhedon’un kuzeybatı limanı” olduğunu belirterek başlıyor söze. 13 Mayıs 2018’de başlayan Haydarpaşa kazılarında, 75 bin metrekarelik alanda çalışma yapıldığını kaydeden Asal “Önemli bir buluntuya rastladığımızda daha derinleşmeliyiz düşüncesiyle hareket ediyoruz. Bu konuda hem Kültür ve Turizm Bakanlığı hem Ulaştırma Bakanlığı hem de Bölge Koruma Kurulu bize her türlü izni veriyor” diyor. Asal, “Haydarpaşa kazılarında şimdiye kadar neler bulundu” sorusunu da şöyle yanıtlıyor: “Neler bulunmadı ki! Haydarpaşa kazılarında en çok önem verdiğimiz, Helenistik Dönem’e ait mezar anıtına ait temel kalıntısı bulmuş olmamız. Bizi en çok bu heyecanlandırdı. Bu bölge Helenistik Dönem’de nekropol (mezarlık) alanı. Sonra Geç Roma, Erken Bizans Dönemi’nde liman olarak işlevi değişmiş. Buluntuların çoğu da, mesela sikkeler çoğunlukla Geç Roma, Erken Bizans Dönemi’nden. Sikkeler 4 ve 7. yüzyıl arasına ait. Birkaç parça da tarih öncesine ait buluntular çıktı. M.Ö. 4. yüzyıldan Geç Osmanlı’ya kadar 18 bin sikke bulduk. M.Ö. 4. yüzyıldan kalma Kalkhedon sikkesi... Burası bir ticaret alanıymış sikkelerden de anlaşılacağı üzere.” Mimari kalıntı anlamında genellikle Geç Roma, Erken Bizans liman arkası yapıları ve küçük bir hamamı, havuzu, sütun kaideleriyle villa tarzı bir yapı kalıntısı bulunduğunu da söylüyor Asal. “Hem Bizans hem Osmanlı Dönemi’ne ait su kalıntılarına, Helenistik Dönem’e ait çatı kiremitlerine, çanak çömlek parçalarına, kandillere, tabaklara, koku şişelerine, Osmanlı Dönemi’ne ait gar binası ve onun yapılarına ait buluntulara ulaştık” diyor.
Mezar buluntuları
Haydarpaşa’da Helenistik Dönem’e ait iki mezarda cenazenin yakıldıktan sonra gömülmesiyle ilgili olarak da şunları kaydediyor Asal: “Biri başka yerde yakıldıktan sonra getirilip burada defnedilmiş, diğeri mezarda yakılıp gömülmüş. Anıt mezar M.Ö. 1. yüzyıldan kalma, 2 bin yıllık. Tarih öncesinde kremasyon varmış. Mesela Beşiktaş’taki antik mezarlarda Tunç Çağ kremasyonu bulunuyordu. Yenikapı’da da Neolitik Dönem’de ölüleri yakma var.” Helenistik Dönem’e ait mezarda koku şişeleri de bulunmuştu. Asal, bu konuda da şu bilgileri aktarıyor: “Koku şişeleri, ölüye hediye verme anlamına geliyor. Örneğin ölünün ağzına, gözüne sikke koyup öyle gömüyorlarmış. Çünkü Helenistik Dönem’de, Roma’da Kharon inancına göre bir kayıkçı var, ölülerin ruhlarını bu dünyadan alıp öbür dünyaya götürüyor. Bunun da bir ücreti var, kayıkçıya o ücreti vermezsen seni götürmüyor ve arafta kalıyorsun. Ayrıca eski Mısır’da cenazenin yanına kap kacak konuluyor, kişinin öldükten sonra dirileceğine ve o malzemeleri kullanacağına inanılıyor. Mısır mezarlarına küçük hizmetçi heykelleri de konulurmuş, bunlar öbür dünyada canlanıp kralına, beyine hizmet etsin diye. “
Gar kompleksi ve arkeopark
Asal, Haydarpaşa’da kazı çalışmalarının neredeyse tamamlandığı belirtiyor: “Bu, Ulaştırma Bakanlığı’nın bir projesi. Biz başından beri buranın gar işlevini devam ettirmesi gerektiğini düşündük, çünkü bu sembol bir bina, çıkan arkeolojik buluntular da buradaki projeye entegre edilsin diye düşündük, arkeopark da düşünülüyor, bir iki de müze yapısı planlandığını biliyoruz. Ama tabii ki bu konu Ulaştırma Bakanlığı’nda. Güzel bir şey çıkacak. Aslında gar, iskele, Ayrılık Çeşmesi üçgeni çok güzel bir kültür, transfer merkezi haline gelebilir.” (Röportajdan sonra Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu da Haydarpaşa’nın gar kompleksi ve arkeopark olarak yoluna devam edeceğini açıkladı.)
Diğer kazılar
İstanbul’daki arkeolojik kazılar, Haydarpaşa ile sınırlı değil. Aynı anda 40 civarında arkeolojik kazı olduğunu kaydediyor Asal: “Bunlardan 5-6 tanesi Haydarpaşa ve Beşiktaş’ta olduğu gibi büyük proje kazıları. Diğerleri de özellikle Tarihi Yarımada’daki parsel bazlı kazılar.” Yani İstanbul’un altında da üstü gibi sürekli faaliyet var... “Aslında bana göre İstanbul’un altı üstünden daha kıymetli” diyen Asal, İstanbul Arkeoloji Müzelerinin son 20 yılda yaptığı çalışmaların, İstanbul’un tarihinde bilinenleri değiştirmediğini ama bilinenlere çok fazla yeni eklemeler yaptığını da vurguluyor: “Mesela Beşiktaş’ın tarihi genelde Cumhuriyet’ten öte fazla bilinmiyordu. Osmanlı’da bir şeyler vardı, Bizans’ta, antik kaynaklarda şurada şu vardı diye bir iki cümleyle geçiştiriliyordu. Ama kazıda Tunç Çağı mezarları, kurganları tespit edildi. Beşiktaş’ın merkezinde, Serencebey Yokuşu’nun girişinde. Yenikapı da öyle. Ne deniyordu; “İstanbul, M.Ö. 7. yüzyılda Megaralılar tarafından kuruldu.” Ama aslında haksızlık etmişiz. Yenikapı’da Neolitik Dönem yani günümüzden 9 bin yıl öncesine uzanan bir geçmiş ortaya çıktı. Arkeolojide bildiklerinizin üstüne hep yeni şeyler ekliyorsunuz, her gün yeni bir şey keşfediliyor. Yeter ki biz doğru kazalım, işin ehli insanlar yapsın.”
Yeni kazı hedefleri
Rahmi Asal, İstanbul’da yürütülen kazıların yüzde 90’ının bölge koruma kurullarının kararlarına yönelik olduğunu söylüyor: “Mesela Haydarpaşa’nın sit alanı olduğu bilindiğinden bize geldi. Çünkü kurul diyor ki buradaki çalışmaları müze denetiminde yapmalısınız. Büyük projelerde sit alanı olsun olmasın müze denetimi istenebiliyor. Mesela Yenikapı’nın Doğu Roma Dönemi’ne ait Theodosius limanı olduğu biliniyordu. Öyle olunca da bizim denetimimizde yapılması gereken kazılardı. Ayrıca kent arkeolojisi adı altında yapmayı hedeflediğimiz kazılar da var, mesela Ayamama, Yarımburgaz, Fikirtepe’nin belli noktaları var.
İstanbul’un tarihi insanlığın tarihi
Peki, İstanbul’un altında kaç İstanbul var? Asal, şöyle açıklıyor bunu: “Kronolojik olarak bahsedersek tarih öncesinden günümüze kadar tüm dönemleri tespit ettiğimiz yerler var. Tarih öncesini de dönemlere ayırabiliriz aslında. Tarih öncesi var, Yunan’ı var, Bizans’ı var, Osmanlı var ve Cumhuriyet var. Tarih öncesi derken Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağı, bunları da katarsak neredeyse 10 ayrı tabakalaşma var. İlk ana yerleşim yerlerinde bunu tespit edebiliyoruz. Mesela Tarihi Yarımada’da, Yarımburgaz, Pendik, Fikirtepe, Haydarpaşa’da. İstanbul’da insanlığın başından beri yerleşim bulunuyor. Mesela Başakşehir sınırları içindeki Yarımburgaz en erken örneklerden biri, orada ilk insandan bugüne kadar tüm gelişim süreci var. İstanbul’dan çıkan buluntuları bizim müzede gelip gördüğünüzde, insanların insan olma serüvenini çok rahat izleyebiliyorsunuz. Yarımburgaz’da 600 bin yıllık tarihten bahsediliyor. Bizim müzemizdeki buluntular da 10 bin yıldan fazla.