YEREBATAN’DA “DAHA DERİNE” YOLCULUK

630246df86b2453920d52c0f.jpg

Seray Şahinler x seray.sahinler@milliyet.com.tr-UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan İstanbul’un simge yapılarından Yerebatan Sarnıcı, beş yıl süren restorasyon çalışmalarının ardından ziyarete açıldı. Dünya kültür mirasının en önemli durakları arasında yer alan Yerebatan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen restorasyonla orijinal yüzüne kavuştu... Öncelikle tam 1500 yıldır mistik ve vakur duruşunu koruyan Yerebatan Sarnıcı için zamanda yolculuk yapmak istiyorum... Yerebatan Sarnıcı, 527-565 yılları arasında yaşamış Bizans İmparatoru I. Justinianus tarafından şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere inşa edilmiş. Su yollarından ve yağmurdan elde edilen suyu, imparatorların ikamet ettiği Büyük Saray’a ve çevresindeki yapılara dağıtarak kentin su ihtiyacını karşılamış. İnşasında 7 bin işçi kölenin çalıştığı bilinen sarnıcın suyu ise İmparator Valens tarafından yaptırılan Valens (Bozdoğan) kemeri ile Justinianus’un yaptırdığı Mağlova Kemeri yardımıyla Belgrad ormanlarındaki Eğrikapı su taksim merkezinden getirilmiş. Bulunduğu yerde daha önce bir bazilika bulunduğu için Bazilika Sarnıcı olarak da bilinen, 9 bin 800 metrekarelik alanı kapsayan sarnıç yaklaşık 100 bin ton su depolama kapasitesine sahip. Bu nedenle İstanbul’a “hayat veren” bir yönü de var.

630246e686b2453920d52c11.jpg


Yeniden keşif

Yerebatan’ın yolculuğu inşa edildiği dönemle de sınırlı kalmıyor elbette. Su var oldukça sarnıç da var oluyor... Sarnıç, İstanbul’un fethinden sonra bir müddet daha kullanılmış ve Topkapı Sarayı’nın bahçelerine su vermiş. Fakat Osmanlı’nın kendi tesisini kurmasıyla Yerebatan deyim yerindeyse “askıya alınmış”. Ta ki 1544-1550 yıllarında Bizans kalıntılarını araştırmak üzere İstanbul’a gelen Hollandalı gezgin P. Gyllius tarafından yeniden keşfedilene kadar... Osmanlı Dönemi’nde de iki kez restorasyondan geçiyor Yerebatan Sarnıcı. İlk onarım 18. yüzyılda III. Ahmed tarafından Mimar Kayserili Mehmet Ağa’ya yaptırılıyor. İkinci büyük onarım ise Sultan II. Abdülhamid Dönemi’nde gerçekleşiyor. Ardından Cumhuriyet yıllarındaki restorasyon süreci başlıyor. 1955 ve 1960 yılları arasında sarnıcın kırılma riski altındaki dokuz sütunu, kalın bir beton tabakasıyla kaplanıyor. 1985- 1987 arasında gerçekleşen çalışmada ise Yerebatan’ın en önemli simgesi olan Medusa başları keşfediliyor ve sarnıç aynı yıl İBB tarafından müze olarak ziyarete açılıyor.

Gelelim Yerebatan’ın tarihindeki en büyük restorasyon sürecine... 2016’dan beri restorasyonu gündemde olan tarihi sarnıç için 2020’de İBB Miras ekibi kolları sıvadı. Restorasyon çalışmaları için oluşturulan Bilim Kurulu’nun tespit ve önerileri doğrultusunda çalışmalar başladı. Tarih boyunca sayısız depreme tanıklık etmiş sarnıcın olası İstanbul depreminde risk altında olduğu tespit edildi ve yapının tehlike altındaki bölümlerine yönelik güçlendirme çalışmaları hız kazandı. İstanbul IV Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’ne yapılan başvurunun sonuçlanmasıyla yapı depreme karşı güçlendirildi. Sarnıçtaki mevcut gergi demirleri söküldü ve paslanmaz çelik ve ince kesitli modern bir gergi sistemi oluşturuldu. Yerebatan Sarnıcı’nın en önemli bileşenlerinden biri kuşkusuz yürüyüş yolu... Restorasyon çalışmalarında öncelik verilen yerlerden biri de bu kısım oldu. Sarnıcın iki metre yüksekliğindeki mevcut betonarme yapısı, fazla yük oluşturduğu gerekçesiyle kaldırıldı ve yerine sarnıçla izleyiciyi birer adım daha yakınlaştıracak bir platform konuldu. İBB Kültür Varlıkları Projeler Müdürü Huriye Merve Gedik’ten edindiğimiz bilgiye göre sarnıçtan 700 kamyon betonun uzaklaştırıldığı müdahale sonrasında alana kazandırılan yeni yürüyüş yolu ile ziyaretçilere yapının heybetli yüksekliğini deneyimleme ve sütunlarla, zeminle, suyla bütünleşme imkânı sunuldu. Sarnıç zemininden 50 santim yüksekliğe ulaşan çimentolu geç dönem döşemelerinin temizlendiğini ve ilk kez 1500 yıllık tuğla döşemelerin gün yüzüne çıkarıldığını söyleyen Gedik şu bilgileri paylaşıyor: “Restorasyonda öne çıkan müdahalelerden biri de onaylı proje doğrultusunda mevcut gergi demirlerinin sökülüp paslanmaz çelik ve ince kesitli modern bir gergi sistemi ile değiştirilmesi oldu. Geri alınabilir şekilde uygulanan güçlendirmeyle beklenen İstanbul depremine karşı yapı dayanıklı hâle getirildi. Müze genelinde yapının özgün dokusuna zarar veren 1440 metreküp çimentolu harç da yine titiz bir çalışmayla sarnıçtan uzaklaştırıldı. Tarihi alanın karakteristik özelliklerini görünür kılacak ve gerektiğinde kültür sanat etkinlikleriyle entegre olabilecek dinamik bir aydınlatma tasarımı uygulandı. Müze giriş-çıkış yapıları güncel ihtiyaçlara cevap verecek şekilde daha çağdaş bir modelle yeniden düzenlendi ve bir müze mağazası oluşturuldu.”

630246ef86b2453920d52c15.jpg


Özgün zemine ulaşıldı

Restorasyon çalışmaları kapsamında sarnıcın orijinal yüzünü ortaya çıkarmayı hedefleyen ekip başarıya ulaşmış. Zira yapının üzerindeki betonarme tabakaların kaldırılması sırasında bir de sürpriz yaşanmış ve sarnıcın inşa edildiği dönemde yapıya imzasını atan ustaların mühürlerine ulaşılmış! Sarnıcın yanındaki parkta bulunan, tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve dünyanın merkezi kabul edilen, tarihi 4. yüzyıla uzanan Million Taşı ve yanındaki 16. yüzyıla ait su terazisi de restore edilen yerler arasında. Yerebatan Sarnıcı kapılarını yeniden açtığı ilk günden beri yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. Yerebatan’ın büyüsüne tanık olmak, 52 basamağı indiğinizde Roma’dan günümüze yüzyıllar arasında kaybolmak için sarnıcı haftanın her günü 09.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz.

Medusa’nın büyüsü hiç bitmez

avan ağırlığı kemerler vasıtasıyla sütunlara aktarılmış sarnıca ihtişam kazandıran sütunların başlıkları farklı özelliklere sahip. 98’i Korinth üslubuyla inşa edilmiş, bir bölümü de Dor üslubunu yansıtıyor. Sarnıçtaki sütunların, köşeli veya yivli olan birkaçı hariç çoğu silindir biçiminde. Bu sütunlar içerisinde üzeri oyma ve kabartma hâlinde tavus gözü, sarkık dal, gözyaşı şekillerinin tekrarıyla süslenmiş olanı özellikle dikkati çekiyor. Bu sütun, Bizans Dönemi’nde “Farum Tauri” denilen bugünkü Beyazıt Meydanı’nda kalıntıları bulunan 4. yüzyıla ait Büyük Theodesius’un (379-395) zafer takındaki sütunlarla benzerlik gösteriyor. Sarnıcın kuzeybatı köşesinde, iki sütunun altındaki Medusa başları ise yüzyıllara direnen “yüzüyle” görenleri büyülemeye devam ediyor. Medusa başları sarnıçta gerçekleşen yeni ışıklandırma sisteminin yarattığı atmosferde görülmeye değer.

Sanat etkinlikleri

Yerebatan Sarnıcı sanat etkinliklerine de ev sahipliği yapacak. Açılışa özel düzenlenen “Daha Derine” sergisi bu zincirinin ilk halkası. İBB Kültür Varlıkları Müzeler Koordinatörü Zeynep Çulha, suyun biriktirilip depolanması için inşa edilmiş olan Yerebatan Sarnıcı’nın aynı zamanda tarihin farklı katmanlarından günümüze ulaşan evrensel kültürel bilincin ve kolektif toplumsal hafızanın kesiştiği bir mekân olduğunu belirtiyor. Çulha “Daha Derine” sergisiyle paralel olarak, Yerebatan Sarnıcı Müzesi’nin geçmişten bugüne uzanan hikâyesini canlandıran bir dijitalvideo haritalandırma çalışmasının da ziyaretçilere eşlik ettiğini belirtiyor: “Sanat kolektifi Decol tarafından açılışa özel olarak tasarlanan çalışma, günümüzden Yunan mitolojisine, İstanbul Boğazı’ndan Karadeniz’e yelken açan mitolojik Argo gemisine, Bizans’a su getirme efsanelerinden, Osmanlı su yollarına Yerebatan Sarnıcı’nın hikâyesini deneyimleme imkânı sunuyor.” Sarnıç aynı zamanda performatif gösterilere de ev sahipliği yapacak.
 
Üst Alt